Zâhir Evliyâsı

Bibliyofil bir filoloğun yazı defteridir.


Çocukluk Kahramanım: Robinson Crusoe

Günlük yazma konuları
Çocukken en sevdiğiniz kitabı hatırlıyor musun?

Çocukluğumdaki kitap okumalarım benim için Robinson Crusoe ile müsemmâdır. Belki beşinci sınıfa gidiyordum. Ağabeyim tâtil için üniversiteden dönmüştü. Yanında, hâlen zihnimde tâzeliğini koruyan rengiyle bana mâlum kitabı hediye olarak getirmişti. Sınırsızlık intibâsına sâhip yeşilden mâviye uzanmış, ekserisi turkuvaz olan deniz ve gökyüzünün birleştiği çizgide palmiyelerinin yaprakları ihtiyarca maviliklere eğilmiş bir adacık vardı. İnsana huzur veren bu renklerin yanında resmin, bana emniyet hissini de veren değirmi, yumuşak çizgileri vardı. Herhâlde bir erkek çocuğun o yaşlarda yoğun olarak hâlen ihtiyaç duyduğu merhametli annelik mefhûmuna sâhipti bu kapak resmi. Şimdi düşünüyorum da o Robinson Crusoe kitabı, başkahramanının eril varlığına rağmen hâlâ bende sıcak ve insânî bir dişillik intibâsı uyandırır. Kim bilir kaç kere okumuşumdur. Sanıyorum, memlekette hâlen. Bir yaz çocukluk hazînelerim olan kitaplarımı yeğenlerime birer ganîmet parçasıymış gibi dağıttım ama o roman istisnâ. Elbette saklama arzusundan değildi bu, kitap çok hırpalanmış, sayfalar kopmuştu. Bir de avuçlarım içinde çok ama çok zayıflamış görünüyordu. O sırtı pejmürde, kimilerini sarı bantlarla tutturduğum perîşan sayfaların kadirbilmez bir kayıtsızlıkla darmaduman edilip uçaklara dönüşmesi beni korkutmuştu, vermeye gönlüm râzı gelmedi. Velhâsıl…

Kitabın bir eşyâ olarak zihnimde dişillik vasıflarını çağrıştırmasının aksine muhtevâsı olabildiğince erkeklik üretir. Yazıldığı devrin dünyâyı idrak edişinin bir aynası gibidir. Belki de bu kitap sâyesinde bugün de tabiatın vahşîliğine aldırış etmeden medenî addettiğimiz alışkanlıkları yeniden üretmek için çoğu bilek gücüne dayalı mahâretini konuşturan adamların vlogları alâkamı cezbeder. Bu üretkenlik temelli programlar bana müthiş derecede güzel görünür: Şartları kabul et, eldeki malzemeleri tespit et, ihtiyâcını belirle, zekânı kullan ve yok oluşa mânî olmak için bir yerden başlayıp oluşturmaya başla. Robinson Crusoe’nun yaptığı şey tam da buydu. Nemden küflenmiş buğdayların tesâdüf eseri yeşerdiğini fark etmesi üzerine un öğütmesine, yabanî keçileri evcilleştirip kıyâfetten muma kadar birçok şey yapışına ya da bir papağana konuşmayı öğretmesine hayran olmamak elde değildi. Dahası 25 sene yapayalnız yaşayabilecek dirâyeti gösterir. Bu korkusuzluk demektir. Elbette bu gönüllülük ile olmamıştı. Robinson ana babasına karşı çıktığı için bu belâlar başına gelmişti ve medenî cesâreti daha yeni yeni oluşan, şekillenen, dış dünyâyı keşfe hazırlanan bir çocuk için bunu bilmek biraz can sıkıcı, heves kaçırıcı olabilir. Hatta keşiflerinde ya da îcatları nedeniyle yersiz bir suçluluk hissine bile sebep olabilir.

Ağabeyimin hediye ettiği bu mükemmel kitabı kaç kere okuduğumu bilmiyorum. Ama Robinson Crusoe’nun bu menkıbesine doymamış oalcağım ki televizyonlarda gösterilen film ve çizgi dizileri de bulup seyrederdim her fırsatta. Ama daha sonraları, liseden hemen sonraki yılda, 2006’da bir tesâdüfle tekrar hayatıma buyur ettim. Migros olacak, bir büyük marketin indirim sepetlerinin birinde ağzına kadar kitaplar yığılmış. Perşembe pazarında tezgâh üzerinde tepecik hâline getirilen iç çamaşırı yığını gibi düşünün. Ağabeyim benzer hâldeki film sepetinden DVD seçerken ben kitapları karıştırıyordum. Sonra büyük bir hayretle yığınların arasından bana gülümseyen tuğlavâri bir kitabı gördüm. Bu Robinson Crusoe’ydu ve beşinci sınıfta okuduğum kitaptan belki elli kat kalındı. Üstelik üzerinde birinci cilt yazıyordu. Bu sudan ucuz kitap sepetindeki yegâne gâyem belli olmuştu: İkincisini de bulup derhâl okumaya başlamak. Evet, bulmuştum ama okumak anca sene sonunda nasip olmuştu ve üniversiteye hazırlık senem olduğunu bilmiyormuş gibi bu kadar geçe bıraktığım için hayıflanmıştım. Ancak ağabeyimin bana hediye ettiği kitap, bir çocuk kitabı yaratmak için özetleye özetleye kuş kadar bırakılmış olduğundan Robinson Crusoe ile ilgili birtakım gerçekleri bu özgün çeviri yoluyla öğrenebilmiştim. Evvelâ gerek adaya düşmeden önceki çiftlik sâhipliği sırasında gerekse 28 senelik mahrûmiyetinin son üç senesinde berâber yaşadığı Cuma’yla ortaya çıkan beyaz-siyah insan ayrımı dolayısıyla kendini Cuma’dan üstün görmesi meselesi var. Kölelik ticâretinin resmî olarak yapıldığı, açıktan sömürgeciliğin dünya düzeni olduğu bir dönemi yansıtması açısından mühim olsa da bir okur olarak sanatçıların asgarî seviyede evrensel ahlak itibâriyle herkesin eşit ve hür olduğu fikrine sâhip olmasını arzularım. Dolayısıyla yazar Daniel Defoe benim için kusurlu biri hâline geldi. Ama günümüzün ahlak ve değer yargılarıyla 18. asırda basılmış olan kurgusal bir kahraman olan Robinson Crusoe’yu yargılamadım. Hem Robinson’un kendisi de mahrûmiyetten evvel Türk korsanlara esir düşmüş ve üç yıl kölelik yapmıştı hem de müebbetvâri 25 senesi tamâmen yalnız olmak üzere 28 sene cezâ çekmemiş miydi? Belki ırkçılık ve sömürgeciliğinden değildi ama bir noktada bu sâyede onu fâsık-ı mahrum saymak da mümkün. Sözün kısası her güzelin bir kusuru vardır hesâbı bağrıma bastım. Kaldı ki üniversiteye hazırlanan 17 yaşındaki bir çocuk için yolculuk ve yalnızlık kavramının savrulabileceği en olumsuz noktayı göstermesi, o noktada mücâdele etme yollarına örnekler vermesi bakımından vazgeçilmesi mümkün değildi. Yine de kitabın bir ana babaya baş kaldırmanın netîcesinde bir evlâdın başına gelenleri anlatması hasebiyle Kervankıran olabilecek potansiyele sâhip olduğunu ama benim için daha ziyâde yol gösterici bir Akşam Yıldızı’na dönüştüğünü söylemekte fayda var. Dolayısıyla kitaptan öyle kolay kolay vazgeçmeyecektim ve öyle görünüyor ki hâlâ vazgeçmiş değilim.



“Çocukluk Kahramanım: Robinson Crusoe” için 4 cevap

  1. Yazınız ve üslubunuz çok güzel. Teşekkürler.

    Liked by 2 people

    1. Bu güzel övgünüz için teşekkür ederim 💐

      Beğen

  2. Bu kitabı okumam için bana önerirken o kadar heyecanlıydınız ki o heyecan bana da geçti. Kitabın her sayfasını okuduğumda bir sonrakini daha çok merak ediyordum. Cesur, merak dolu ve pes etmeyen bir kahramanla yolculuk yaptım. Robinson Cruseo tam bir başkahraman, Daniel Defoe’nun bazı fikirlerine karşı çıksam da:)
    Öneriniz için minnettarım. Yorumlarınızı yazarken kullandığınız üslup gerçekten harikulade 😊

    Liked by 1 kişi

    1. Bu güzel övgüleriniz için teşekkür ederim. Beğenmiş olmanıza sevindim 🤗

      Liked by 1 kişi

Yorum bırakın

WordPress.com ile böyle bir site tasarlayın
Başlayın