Zâhir Evliyâsı

Bibliyofil bir filoloğun yazı defteridir.


Çizgi Roman Kırâathânesi VI: Yon&Muu, Cadıların Cenneti, Sığınak

1. Junji İto’nun Kedi Günlüğü : Yon&Muu

  • Junji İto · Gerekli Şeyler Yayıncılık · 2023 · 120 syf.

Nişanlısıyla sâhiplendiği iki kediyi beslemeye başlayan bir korku mangakasının elinden çıkmış muazzam bir manga. Muazzamlığı kurgudan ötürü değil. Kitapta sâdece önce onları istemeyen ardından kedilere yaranmaya çalışan hatta bu yolda nişanlısını/eşini kıskanmaya başlayan bir adamın hayâtından kesitler tahkiye ediliyor. Gel gör ki çizimler öyle güzel ve absürt ki bana acâyip keyif verdi. Korku mangalarına asla ilgi duymuyorum. Ama muntazaman serpiştirilmiş sahte “gerilim” sahneleri mükemmel bir hava katmış anlatıya. Ayrıca kedilere karşı “şirin şey seni” modunda olan biri olarak sâhiplerinin o korku filminden fırlamış nursuz, lânetli ve kelimenin tam anlamıyla sevimsiz tasvirlerini görünce gülüp durdum gecenin tekinsiz saatlerinde ki tam bir oksimoronluk emsâli. Bu arada sanatçının o muazzam çizimleri bir İskandinav kedisi sâhiplenme arzusu doğurdu bende. Kedi insanlarının muhakkak okuması gerek. Köpek insanları için şu mangayı şiddetle tavsiye ederim: Yıldız Bekçisi Köpek.

2. Cadıların Cenneti 1-2

  • Yumeji · Athica Yayınları · 2023 · 192 syf.

Esâsında Türkçe çevirisi henüz basılmaya başlandığı için almak istemediğim ama öylesine girdiğim kitapçıda indirimde olduğunu görünce ilk iki cildini almaktan kendimi alamadığım bir manga. Uzun yıllardır bir kütüphânede okuduğum ilk kitap olmasıyla da bende yeri ayrı oldu. Almamın asıl sebebi, büyüleyici, masalsı çizimleri. Hatta renkli olan sayfalardan sonra defâlarca dönüp dönüp o sayfaları inceledim ve ilk defâ bir manganın renkli olmasını arzuladım. Fakat konu da bir o kadar güzel. İnsan evlâdı yeryüzünü talan eder, kendisi dışındaki varlıklara acımasızca davranır. Fauna ve Flora bu acımasızlık karşısında gizlenme kararı alır ve yeryüzü büyük taş ve kum yığını hâline gelir, kuraklık ve ıssızlık alır başını gider. Bu konu bana şiddetli bir şekilde yaşamakta olduğumuz iklim değişikliğini ve krizini hatırlattı. Gizlendikleri yerlerde bir tek cadı olan insanlar bitkilerle yaşamaya devam edebilir fakat onlar da dağınık hâldedirler. Bir gün Pilly’yi yetiştiren cadı Tula rahatsızlanır ve Pilly çâresizce yardım için yakındaki kasabaya gider. Orada bir cadının Tanrı’ya ve vatana ihânetten dolayı yakıldığına şâhit olur. Korku hâlindeyken bir adamdan yardım ister. Böylece macera başlar. Cennet adındaki ideal ülkeye ulaşma arzusu ile şekillenen mâcera gâyet tempolu ilerledi. İlk iki cildini bir oturuşta bitirdim. Çizerin hârikulâde kalemi masalsı bir anlatı ortaya koymuş. Şu an dört gözle serinin devâmını bekliyorum.

Bir manga tanıtım videosunda bu kitap için “man-fra” diyebiliriz denmişti. Özgün dili Fransızca çünkü. Kore mangasına da “manhwa”, Çin’inkine ise manhua deniyor. Tabiî bu manfra oldukça uyduruk bir kelime, zîra etimolojik olarak mangadaki ga ya da manhwa’daki hwa resim anlamına geliyor(muş). Yine de çok ilgi çekici. O hâlde, bir çizgi roman ekolü olarak Japon çizgi romanına âit bir eser çizmek ve sağdan sola doğru kitabı basmak için Japon olmaya hâcet yok.

3. Sığınak

  • Masasumi Kakizaki · Kayıp Kıta Yayınları · 2023 · 226 syf.

Korku temasını işleyen sanatın hiçbir türü ilgimi kolay kolay çekmez. Film, roman, çizgi roman, resim… Bu kitap bana hediye geldiği için gelir gelmez okuyarak duygusal anlamda hediyenin karşılığını vermek istedim. Açıkçası zerre kadar ilgimi çekemedi.

***

SPOİLER içerebilir: “Biz ayrı dünyaların insanlarıyız” deyip ayrı yollardan devam etmesi gereken iki insan kalkıp evleniyor ve üstüne çocuk yapıyor. Bir lânetleme hedefi olan kadın karakter üzerine çekeceği her türden kötü sözü hak edecek denli bir kara profile sahip ki bir noktada yazarın 19. asır Fransız romantikleri gibi kötüye sâdece kötü, iyiye sâdece iyi özellikler yüklediği sanılabilir. Öylesi bayağı bir karakter. Öte yandan eşini ve çocuğunu mutlu etmeye çalışan ancak karısının içinde büyüdüğü ve talep ettiği konforu sağlamakta âciz olan erkek karakterin de öyle ahım şâhım biri olmadığını idrak etmek uzun sürmüyor ki zannediyorum, yazar bu adamın da aslında çok da matah bir şey olmadığını şaşırtmacalı bir şekilde göstermeyi gâye edinmiş. Gel gör ki beni sarsacak bir sürprizle karşılaşmadım. Hoş, evlâtlarının bir gaflet yüzünden ölmesi meselesi bende hayret uyandırdıysa da bu kitabın kendisinden değil de bir yavrucağazın başına gelmesinden ötürüydü ve bunda o panellerin başarısının etkisi de vardı. Bu noktada adam, kadını suçluyor. Kadının şeytana pabucunu ters giydirecek nispette som kötülüğü, aymazlığı, umursamazlığı kişi oğlunu çileden çıkartacak cinsten. Ama adam da kötüleştikçe kötüleşiyor. İşte buraya dikkat çekmek istiyorum: -tikçe zarf fiil ekinin ifâdesinde bir mühlet anlamı saklı. Ama yazar/çizer bunu gözden kaçırmışçasına olayları alelacele tabiatüstü meselelere bağlıyor ve hop, altın top, apar topar kurgu sonlanıyor. Bu esnâda adamın rezilliğine karşı olumlu raddede bir empati beslenmesi için ant içilmiş gibi bir portre çizilmiş ki tarafgirlik hâli hoşuma gitmedi. Bırakın da hangi karakterin kötü olduğuna ben karar vereyim, yazarın/çizerin yönlendirmesiyle değil. Çizimlerin başarılı olduğunu söyleyerek Sezar’ın hakkını Sezar’a teslim edeyim fakat “Ne okudum şimdi ben?” dedim sonunda. Şahsen Jizo’daki yeraltı acûzesinden daha çok tırsmıştım.

Son olarak üç kitabın da isimlerine dikkatinizi çekmek isterim. Üçü de ne güzel Türkçeye çevrilmiş. Geçen gün Arkabahçe’nin bir raf tanıtım videosuna denk geldim. Çılgın Yemek Kamyonu kitabına sıra gelince aşağı “yukarı adını Türkçeye çevirmişler” minvalinde bir şeyler mırıldanıldı. Çizgi roman dükkânı çalışanı ya da sâhibinin bunu söylemesi bile bu manga isimlerinin İngilizcelerinin nasıl içselleştirdiğini üzülerek gördüm. Hayır Japonca vs. olsa, derim ki özgün ad tutkusu. Maalesef İngilizce… Acâyiplikler paneli gibi. Fakat serinin ilk yazısında da belirttiğim gibi bunun sebebi manga isimlerinin bir marka muamelesi görüyor olması. Başarılı ve popülerleşen mangaların anime uyarlamaları da çekiliyor mâlum. Animesi olup sükse yapmış olanların bu başarısından pay almak için de İngilizce adlar olduğu gibi bırakılıyor olmalı. Başka bir sebep bulamıyorum açıkçası.



Yorum bırakın

WordPress.com ile böyle bir site tasarlayın
Başlayın