Zâhir Evliyâsı

Bibliyofil bir filoloğun yazı defteridir.


Kurgunun Hâsıl-ı Kelâmları III: Hayat ile Ölüm Arasındaki Trenyolu

  • Galaktik Trenyolu’nda Gece Vakti – Kenci Miyazava – İthaki – 79 syf.

Herhâlde Küçük Prens’i duymayan ve onu okumayan kurgusever kalmamıştır. Ondan bu kadar söz edilmesi, üzerine konuşulması bir tesâdüf değil tabiî. Onu kıymetli hâle getiren çocuklara hitap etmesine rağmen bünyesine gâyet dengeli bir şekilde dağıtılmış olan felsefedir. Böylesi şartlara sâhip bir mükemmel kitap daha araştırılsa muhtemel o ki ondan önce kaleme alınmış olan Galaktik Trenyolu’nda Gece Vakti “keşfedilir”. Bu tırnak işâretlerini eserin tâlihsizliğinin altını çizmek için kullandım zîra ondan geri kalır bir yanı yok. Sâdece biraz daha hüzünlü.

Öncelikle bir novella olan bu edebî kurgu bir fantastik eser. Şâyet post-apokaliptik bir gelecek olursa ve bu metin, misâlen tekrar keşfedilecek olursa emînim masal adıyla anılmaya lâyık görülecektir. Öyle çocukça, sâde ama bir o kadar hissedilir bir didaktikliğe sâhip. Didaktik dediysem kuru hamâsî bir metin gelmesin aklınıza. Aslında şâirliğiyle meşhur olan yazar betimlemeleri şeker şerbetçesine kurguya yedirmiş. Öyle ki okur olarak onları husûsen hayal etmeye çalışmayacak, bir Hayao Miyazaki filmini seyreder gibi satırlar arasında seyahat edeceksiniz. Örnek vermek gerekirse şöyle bir imge var:

“Bir anda vagonun içi, beyaz ve parlak ışıklarla doldu. Dışarıya baktıklarında bu ışıkların sessizce akan Samanyolu Nehri’nden geldiğini gördüler. Sanki elmaslar, çiy taneleri ve parlak olan her şey bu nehrin sularında toplanmış da hep birlikte eşi benzeri olmayan bir parıltı saçıyorlar gibiydi. Solgun hareli bir ada, akan bu suların ortasında hayal meyal görülebiliyordu. Adanın en tepesinde yükselen bembeyaz, uzun bir haç vardı. Kuzey Kutbu’nun donmuş bulutlarından yapılmış kadar parlak olan bu beyaz haç, tüm ihtişamıyla adanın tepesinde yükselirken ebediyete meydan okuyor gibi görünüyordu. (syf. 33)”

Bu ve benzer şiirsel tasvirler asla okuru sıkacak bir raddeye erişmez, tam da olması gerektiği yerde kemâle erer ve anlatı ferah ferah bir sonraki adıma geçer. 

Bu alıntı üzerinden esere dâir birkaç şey daha söylemek lâzım. Öncelikle kendisi samîmî bir Buda tâkipçisi olmasına rağmen eserde azımsanmayacak bir haç unsurundan yararlanılır. Belki bundan daha mühimi baş kahramanın adı Giovanni ve onun pek sevdiği dostu Campanella’dır. 1927 târihli bir Japon eserinden, açıkçası, Japon kahramanlar beklerdim. Ancak bu kısa novellayı bitirdiğimde yazarın, masalın evrenselliğine benzer bir nabız tutturmaya çalışmak adına kendi devrinin baskın kültür dâiresi olan Avrupa’yı kullandığını düşünmeye başladım. Hayâta ve ölüme dâir bu alegorik seyahatin vâdettiği felsefe tamamlandığında ne kahramanların adları ne de sütten bir nehre benzeyen Samanyolu’ndaki haçlar bir önem taşıyor.

Heveskaçıran teferruatlar içerecek konu tanıtımına gelirsek…

Giovanni’nin babası uzun bir süredir gurbettedir. Anne hasta ve yatmaktadır. Mâsûmiyeti merhamet hissini titreten Giovanni geçimlerini sağlamak için okuldan sonra bir matbaada çalışmaktadır. Bu yüzden babası buradayken sıklıklara evlerine gittiği sınıf arkadaşı Campanella ile ayrı düşmüşlerdir. Pek de konuşmuyorlardır. İkisi de birbirlerini sevmelerine rağmen çekingen ve utangaçtır. Diğer yandan sınıf arkadaşları onunla alay etmektedirler. Ne oluyorsa Yıldız/Samanyolu Festivali’ndeki bu alaylardan sonra olur. Nehirde kabak yüzdürmeye giden arkadaş grubu onunla dalga geçer. Campanella da o gruptadır. Kalbi kırılan Giovanni o gruba ayak uydurmaya çalışan ve kendisiyle dalga geçildiği esnâda sessiz kalan ama yine de ona hüzünle ve acımayla bakan Campanella’ya son kez bakıp bütün gücüyle koşar ve karanlık bir tepeye gelir. Az sonra Galaktik Tren tepeye yanaşır. Galaksiye doğru hareket ederken trenin ön tarafındaki “ıslak ve siyah bir ceketle oturan ve kafasını pencereden dışarı sarkıtarak etrafı izleyen uzun boylu (syf. 28)” Campanella’yı görür. Sonra büyülü güzelliğe sâhip rengârenk Samanyolu’nun içinde yolculuğa başlarlar. İstasyonlarda insanlar bir anda trene binerler, vakti geldiklerinde ise bir solukta inerler. Bu tren yolculuğu boyunca baskın bir hüzün, iki arkadaşta da kekremsi bir tutukluk vardır. Birbirlerini seven bu iki dünyâlar tatlısı çocuğun birbirleriyle rahat rahat iletişime geçememesi metin boyunca içime fenâlıklar getirdi. Ama arkadaşlığa, fedâkârlığa, ebediyete dâir açık ya da gizli mesajlarla, iç konuşmalarla, keşfedişlerle gittikçe olgunlaştılar.

Metni bir kere okudum. Fakat kahredici son ile bilhassa trene binmeden önceki iki bölüm ve son on yirmi sayfayı tekrar okudum. Gözyaşlarımın göz sınırlarımda tomurcuklanacağını asla beklemiyordum.

Bu masalsı kurgu geç kalmadan utangaçlıkların, çekingenliklerin, küslüklerin sona ermesi gerektiği mesajına sâhip. Dahası iki temel kahramanın konuşmalarında; ölümün her zaman kötü bir şey olmadığı ama asıl anlamlı ve cennetlik hayâtın başkalarının mutluluklarına vesîle olmaktan geçtiği, lâzımsa başkaları adına yanmaktan çekinilmemesi gerektiği iletisi saklı. Yâni dostlukla berâber fedâkâlık da kutsanıyor ki aslında bu diyaloglarda geçen başkalarının hayâtını aydınlatarak ölmek isteyen Akrep mitiyle apaçık iletiliyor. Zâten bu masalın asıl temâsı fedâkâlığa dayanıyor.

Tüm bu güzellemelerden sonra dikkat çekmek istediğim bir nokta daha var: Kitap bitmemişlik hissi veriyor. Örgünün sonundaki ölümün kahraman üzerindeki etkisini anlayamıyoruz. Tamam, kurgunun sonuna doğru ölümün bir son olmadığı fikrine ulaşıyoruz. Ama yine de ölüm bilgisinin yarattığı psikolojik hâl epey zayıf tutulmuş. Hatta başkaca birinden müjdeli bir haber gelince kahramanın acele edişi ile pek zayıf olan mâtemli hava tamâmen bozuluyor. Bu durum belki de ikinci bir okumada daha temiz ve sağlam zemîne oturacaktır.

Herkese tavsiye ederim.



“Kurgunun Hâsıl-ı Kelâmları III: Hayat ile Ölüm Arasındaki Trenyolu” için 8 cevap

  1. […] Kurgunun Hâsıl-ı Kelâmları III: Hayat ile Ölüm Arasındaki Trenyolu […]

    Liked by 1 kişi

  2. […] Kurgunun Hâsıl-ı Kelâmları III: Hayat ile Ölüm Arasındaki Trenyolu […]

    Liked by 1 kişi

  3. Bilim-kurgu diye satın almıştım ama fantastik çıkınca şaşırmıştım. Dediğiniz gibi çok hüzünlü 🥲

    Liked by 2 people

    1. Hakîkaten başlık bilim kurgu intibâsı yaratıyor 😅

      Liked by 2 people

  4. Burayı daha yeni keşfettim ve siteniz dolu dolu. Çok beğendim.

    Liked by 3 people

  5. Belki de kitabı en son ortaokulda okumuştum. Siz yazınca yeniden ne kadar zaman geçtiğini anladım. Anlaşılan tekrardan okumakta fayda var.

    Liked by 1 kişi

    1. Seneler sonra yapılan tekrar okumanın tadı bambaşkadır 🤗

      Liked by 2 people

Yorum bırakın

WordPress.com ile böyle bir site tasarlayın
Başlayın